TÜRKİYE'DE ARAP ATÇILIĞI
Bu yazımızda sizlere Türkiye'de yetiştirilmekte olan ve bana göre tam adına TÜRK ARAP ATI' dememizin mümkün olduğu, bir çok kişiye göre yarış atından daha çok güzellikleri ile ön planda olan, ancak bir çok atçılık kesimine göre de, Türkiye'de yarışçılığın olmaz ise olmaz faktörlerden biri durumundaki ARAP' atlarından söz etmek istiyoruz ;
Konu ana başlıklarımız şu şekilde...
1- Türkiye'de Arap atları neden yarışlar için tercih ediliyor ?
2- Halen Türkiye'de birçok Arap atı yetiştiren devlet harası ve özel hara mevcutken, mevcut koşan safkanların gerçek anlamda ARAP ATI özelliklerini taşıdığını söylemek mümkünmü ?
3- Geçmişten günümüze Türk Arap Atçılığı.
4- Türk Arap atının bilinen özellikleri nelerdir ?
5- Türkiye'ye yurt dışından getirilen en önemli Arap aygırı hangisidir ?

TÜRK ARAP ATININ TARİFİ;
Diyelimki karşınıza bir Arap atını aldınız..; İlk bakışta yüzde ilginizi çekecek olan mühteşem, güzellikleri ile sizi etkileyecek, iki göz ile başlayalım.
Oldukça iri ve göz çevresindeki genetik yapıdan gelen sürmeli bu güzel ve manalı bakışlı safkanların yanak yapılarıda diğer türlere göre etli ve dolgundur. Hafif yukarıya kalkık burun yapısı ile yüzündeki asil görüntü hemen farkedilir. Sanırım bu, Türk Arap Atını anlatırken yapacağımız tarifteki en önemli faktörtlerdendir.. Sonrasında boynundan beline kadar, orantılı ve dengeli beden yapısı oldukça dayanıklı ve estetik bir görünümdeki bu safkanların önemli özelliklerindendir. Kuyrukları uzun ve oldukça sık tüylüdür,hafifçe havada kavis çizer ve genel görüntüde arka bacakları üzerinde kalkık şekilde bir görüntü verir. Oldukça güçlü ve sağlam yapıdaki sağrıları ve geniş göğüsleri vardır. Ayak bilekleri ince tabanları geniş ve maya yapıları ise çok dayanıklıdır.

TÜRK ARAP ATININ KOŞU ANINDAKİ GÖRÜNÜMÜ
Arap atı dört nala koşmaya başladığında yerden sıçramakta ve uzaktan bakıldığında zıplayarak koştuğu gözlerden kaçmamaktadır. Bu özellikleri Arap atlarının genetik özelliklerindendir. Yaradılış olarak Çöl atı olmalarından kaynaklı bu özellik kum üzerinde batmadan yol almalarını sağlamaktadır. Yarışlarda kullanılmakta olan Türk Arap atlarının geçmişteki birçok özelliğini kaybettiği söylenebilir. Bunun en önemli sebebi olarak, bu safkanların yetiştirilmesi sırasında tamamen yarışmaya odaklanılması nedenindendir.

ARAP ATI NEDEN DAHA ÇOK TERCİH EDİLİYOR ?
Türk atçılığın da Avrupa hatta birçok Arap ülkesinin yarış için tercih etmediği bir tür olan ARAP atı neden tercih edilmektedir ? Az önceki satırlarımızın sonunda sizlerle paylaştığımız üzere ARAP' atları bizim ülkemizde yalnızca Düz yarış diye bilinen, flat yarışlarda kullanılırken, söz konusu arıkanların diğer safkanlara oranla, daha az sakatlanma olasılıkları olduğu, yarış yaşamlarının daha uzun olduğu ve ülkemizde bu tür safkanlara çok sayıda yarış yapılması ve bakımlarının çok daha kolay olması nedenler olarak sayılabilir.

ARAP ATI DÜNYADA NASIL KULLANILIYOR ?
Arap safkanları Atçılık ile uğraş veren birçok Avrupa ve Arap ülkesinde Az sayıda da olsa Flat yarışlar dışında, farklı türdeki yarışlarda kullanılmaktadır. Endurance olarak bilinen kros yada maraton diyebileceğimiz, dayanıklılık ve mukavemet türü yarışlarda Arap atlarının katılım gösterdiği görülmektedir. Belkide Türkiye dışında birçok ülkede büyük ilgi gören Arap atı güzellik yarışması Arap atlarının katıldığı en ciddi katılımlı yarışmadır. 1933 yılında Türkiye'den de Fransa da yapılan Arap atı güzellik yarışmalarında Hem dişi, hem erkek atlar katagorisinde katılım olmuş ve atlarımız birinci olarak bu yarışmadan ayrılmışlardır.
Malatya'nın Sultansuyu harasından iki arap atı 1933 yılında Fransa’ya yollanmıştır. ŞUVEYME ve SEKLAVİ isimli safkanlar yarışmayı, birinci olarak bitirmiştir.Dönemin Gazetelerinde haftalarca anlatılan bu önemli atçılık olayı, yaşadığımız dönemde de yapılmakta, ancak Türkiye'den katılım yapılmamaktadır.


OSMANLI DA AT ISLAHI ve ÇİFLiKAT-I HÜMAYUN’LAR..
ÇİFLiKAT-I HÜMAYUN Osmanlı sarayının at ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuştur. Ancak zaman içinde büyük devlet çiftliklerinin tamamına verilen ad olmuştur. Arap atı kanlarının kullanıldığı Osmanlı Dönemi'ndeki gelişiminin ortaya konulması amaçlanmıştır.
Bir zamanlarsa orduya ve saraya hizmet eden bu çiftlikler, imparatorluğun sınırları kadar genişlemişti. Öyleki, Yıldız Sarayı’ndan çıkan ve halen TBMM arşivinde yeralan ciltlerde, Bağdat’taki “padişah çiftlikleri”nin fotoğrafları bile yer almaktadır.
Osmanlı Devleti'nde Belli dönemlerde At ıslahı, Ordunun ihtiyacı olan atların halktan sağlanması, buna karşı İyi damızlıkların Zaman zaman dölleme amacıyla halka verilmesi, At sayıları azaldığında dışarıdan Kısrak satın alınması, Haraların yönetimi ve reorganizasyonu konularında çeşitli Kararlar alınmış ve uygulamalar yapılmıştır. Devlet arşivlerinde 40-50 kadar Arap atının 1892'de Chicago sergisindeki "Osmanlı At Meydanın da" sergilenmesine ve 1893'te Şöveniğ'deki "Şayd-ı Mâhi" sergisine Çifteler ve Sultansuyu Haraları'ndan atların katılmasına izin verildiğine dair belgeler saptanması, dünyada Arap atı kan hattından gelen Osmanlı atlarına gösterilen ilginin birer işaretidir.

TÜRKİYE'DE ARAP ATI YETİŞTİRİLEN DEVLET HARALARI..

Hara nedir?

Genellikle at üretilen çiftliklere denir. Harada aygırlar, damızlık kısraklar bulunur. Bunlardan yetiştirilen taylar halka satılır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında ordunun at İhtiyacını karşılamak için çeşitli kurumlar vardı. Sonradan bu kurumların bozulması üzerine 1830'da Eskişehir yakınındaki Çifteler Harası, 1876 da da Karacabey Harası kuruldu.

Bugün başlıca haralarımız şunlardır: Çifteler (Eskişehir), Çukurova (Adana), Karacabey (Bursa), Karaköy (Samsun), Konya, Sultansuyu.

Haracılığın dünya tarihinde çok eski bir mazisi vardır. Hara eskiden Arabistan, Ukrayna ve Türkistan’da kullanılıyordu. İlk modern hara Fransa’da kurulmuş, buradan da, diğer Avrupa devletlerine yayılmış ve dünyaca meşhur haralar meydana gelmiştir. Türkiye’de modern ve ilmi metotlarla çalışan hara, Aziziye’de (Mahmudiye-Eskişehir) 1913 senesinde kurulmuştur.

Fakat Birinci Dünya Savaşının başlaması ve Yunanlıların Eskişehir bölgesini işgal etmeleri yüzünden bu hara istenilen gelişmeyi gösterememiş, göç yüzünden hayvanların büyük bir kısmı telef olmuş ve damızlık at bakımından büyük zararlara uğramıştır. istiklal Savaşının sona ermesi ile tekrar faaliyete başlamış ve Türkiye haracılığının esasını teşkil etmiştir.

Daha sonra Karacabey’de Türkiye Cumhuriyetinin ilk modern harası kurulmuştur. Bu haranın çalışmaları diğer haraların kurulmasında faydalı olmuştur. Burada at, sığır, koyun türünün ilmi çalışmalarla ıslahı yapılırken, aynı zamanda çayır ve meralar, ilmi metotlarla daha iyi hale getirilmiştir. Bugün devlet haralarında yetiştirilen Arap atları, sür’at, mukavemet, zarafet ve asalet gibi ideal bir hayvanda bulunması gereken özellikleri taşımaktadır.

Karacabey harasında yetiştirilen merinos koyunu ise yapağı, et ve süt bakımından yetiştirilen en iyi koyun ırkıdır. Günümüzde başta Karacabey olmak üzere, Çifteler, Karaköy, Sultansuyu, Çukurova, Konya ve Altındere haraları kurulmuştur. Çıkarılan 867 sayılı kanunla kurulmuş olan devlet haraları, ilmi metodlarla çalışan döner sermayeli ıslah ve yetiştirme kurumlarıdır.


İZMİR DE PADİŞAH ADINA KOŞULAN SULTAN KOŞUSU..
Bilindiği gibi ülkemizdeki ilk organize at yarışlarının yapıldığı yer İzmir ilimizdir. 1856 yılında bu ilimizde kurulan Smryna Racing Clup tarafından düzenlenen yarışlarda kulanılan tek at türü literatürde bilinen adı ile "Thoroughbred" yani İngiliz atlarıydı.
1863 yılında Mısır’a yaptığı ziyaret sonrasında İzmir'e gelen dönemin padişahı Sultan Abdulaziz han söz konusu dönemde Kızıl Çullu adı ile bilinen bu günki adı ile Şirinyer'e gelmiş ve izlediği yarışlara hayran olmuştur. Ancak yarışlarda kulanılmakta olan İngiliz atları Sultan Abdulaziz hanı rahatsız etmiş ve yanına çağırdığı Smryna Racing Clup yetkililerine kendi adına bir yarış yapılmasını ve adınında Sultan koşusu olmasını söylemiş, kendi hazineyi hassasından bu yarışa ödül olarak 300 Osmanlı altını koyulmasını, ancak yarışın Arap atlarına mahsus olmasını istemiştir..

İzmir'de yapılmakta olan yarışlarda Arap atlarının kullanılmaması nedeni ve ortaya konulan ödülün büyüklüğü nedeni ile İzmir ilimize yurt dışından bir çok Arap atı gelmiş ve söz konusu yarış yıllarca, bu şekilde İzmir'de koşulmuştur..

Dikkat ettiyseniz, burada çok önemli olan iki konu vardır;

1- Sultan koşusu ülkemizde yapılan ve ARAP atlarına mahsus ilk DERBY yarışıdır !
Padişah adına koşulan bu yarış Gazi koşusu' eş değerindedir !

2-
 Sultan koşusu yine ülkemizde yapılan ilk uluslar arsı yarış olma özelliğide taşımaktadır..

Fransa, İngiltere ve Yunanistan dan gelen yabancı atların bu yarışta koştukları belgeler ile sabittir. Ancak uzunca bir süredir Türkiye'de ki yarış otoritesi olan Yüksek komiserler kurulu ve yıllık at yarışı program tertip komitesi ve TJK’nın organize ettiği at yarışı programlarında konu ettiğimiz isimdeki bu önemli yarış koşulmamakta ve belkide önemli bir tarihi olay da, yok sayılmaktadır..

VELİAHT’IN ÜLKEMİZE GELİŞİ "BABA SA’D"

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN TÜRK ATÇILIĞINA ARMAĞANI..

Yıl 1932 aylardan Mayıs'tır. Dolmabahçe sarayında kamelyada oturmuştur;
Mustafa Kemal Atatürk Oldukça düşüncelidir.
Mavi gözleri yine, çakmak çakmak olmuştur.. Sabah kahvesinden son bir yudum daha alırken,elindeki ecnebi Gazeteyi sehpanın üzerine bırakır, bir aslan yelesi gibi olan sarı saçlarını eliyle geriye yatırıp yaveri Salih Bozok'beye seslenir; Salih gel hele çocuk, bu atı buldur bana!..
Bir heyet teşkil edilsin,bu at ne yapılıp edilip Getirilsin ülkemize. Onunla yeniden Atçılığımızın temelini atalım!
En kısa zamanda ulu önderimizin istediği heyet teşkil edildi ve Nurettin Aral, Selahattin Batu ve İhsan Aksun beylerden oluşan bu heyet Suriye ve ırak’ta araştırmalara başladı..

2 YIL SÜREN ARAŞTIRMALAR..
Dönemin en ünlü at cambazlarının da, bu ekiple çalışmaları sonrasında. 1934 yılının Şubat ayında Irak’ta bir maden ocağında yük hayvanı olarak kullanılan bu eski şampiyon yarış atı bulundu..

Atın sahibesi olan bayan atçı Bombay’da yaptığı son yarışında geçilen bu safkanı cezalandırmak için yarışlardan çekmiş ve maden ocağında çalıştırılmaya başlanmıştır.

Yarış koştuğu yıllarda adı VELİAHT’ olarak bilinen bu şampiyon safkan Arap atı sahibi ile yapılan görüşmeler sonrasında, yarış koşmamak şartı katiyesi ile bin bir güçlük ile satın alınarak ülkemize getirilmiş ve Türk Arap atçılığına uzun yıllar hizmet etmiş, Bir çok şampiyon safkanın yetişmesinde baba kan hattı olarak büyük faydalar sağlamıştır.

ŞAMPİYONUN HARA HAYATI
1928 Doğumlu olan ülkemizdeki hara adı ile SA’D..;
Anası; Ümü kümeyletül Sa’de / Babası; Ebu Küheyletül’den olmadır..

1934 yılında ülkemize getirilen bu safkan 1950 yılına kadar 147 tay vermiş bu taylardan birçoğu şampiyon olmuş ve ülke atçılığına yeni nesiller kazandırmıştır.

Yarış koştuğu zamanlarda, önde tempo yarışları yaparak rakiplerine hiç şans tanımayan bu safkan Arap atı Yarış hayatı boyunca bir kere geçilmiştir !

Yaptığımız araştırmalara göre Bombay’da katıldığı son yarışında Jokey hatası ile rakibine foto’da mağlup olmuş, büyük bir yarış atıdır.

Yakın tarihlerde ülkemizde büyük başarılar elde etmiş olan Kafkaslı ve Turbo isimli safkanlarda Baba Sa’d adı ile bilinen Veliaht’ın soy zincirindendir.

Araştırmacı/ Yazar

Hakan Demirci

Yazının İngilizce çevirisi...

ARABIAN HORSE BREEDING IN TURKEY

In this article we would like to talk to you about the Arabian Horse which is bred in Turkey and I believe it can be called ‘TURKISH ARABIAN HORSE’,  being in the forefront, according to many opinions, for having more beauties than the racehorse, but according to many horse breeding systems, one of the absolute must factors of horse racing in Turkey:

Main headings of our topic are as below…

  1.  Why are Arabian horses preferred for races in Turkey?
  2.  While there are still many both state and private stud farms that breed Arabian horses in Turkey, is it possible to say that the already racing purebreds do actually carry the ARABIAN HORSE characteristics?
  3.  Turkish Arabian Horse Breeding from past to present.
  4.  What are the characteristics of Turkish Arabian Horses?
  5.  Which is the most important Arabian stallion brought to Turkey from abroad?

DESCRIPTION OF THE TURKISH ARABIAN HORSE:

Let us assume that there is an Arabian horse before you...; Let us start with two great eyes that will grab your attention and impress you with their beauty, when you first look at their face.

The, due to their genetic structure quite big and kohled eyed, purebreds with their meaningful looks, also do differ from other breeds when it comes to the cheek structure, which is meatier and fuller. Their noble look comes to one’s attention thanks to their mildly upturned nose structure. I think that this is one of the most important factors in our future description of the Turkish Arabian horse. The proportional and well-balanced body structure from neck to waist is one of the most important characteristics of these strong purebreds with aesthetic appearance. Their tails are long and richly plumed, curling slightly in the air and in general look they pose upright on their hind legs. They have quite strong and firm sacrums and wide chests. They have lean ankles, wide hooves and a very sturdy structure.

THE LOOK OF THE TURKISH ARABIAN HORSE WHILE GALLOPING

When the Arabian horse starts running at full gallop jumps off the ground and when looked at from afar the fact that he jumps while galloping does not go unnoticed. These characteristics of them are genetic characteristics of the Arabian horses. The characteristic of being able to move forward on the sand without sinking in is due to their nature as desert horses. It can be said that the Turkish Arabian horses that are used at the races have lost many past characteristics. The most important reason for this is that during the breeding of these purebreds it is completely focused on racing.

WHY IS THE ARABIAN HORSE PREFERRED MORE?

Why is the Arabian horse, which is a type that is not preferred for racing in many European and Arabic countries, preferred in Turkey? As we shared in our  previous lines, the Arabian horses are used in our country only for flat races, known as straight races, the purebreds being discussed in comparison to the other thoroughbreds, the reasons for this are such as they have less possibilities of injury, their racing life is longer, while there are many races organised for this kind of purebreds and their care is much easier.

HOW IS THE ARABIAN HORSE USED IN THE WORLD?

Arabian purebreds besides being used in a small number of Flat races in many European and Arabic countries that are occupied with horse breeding are also used in other type of races. It is seen that Arabian horses participate in stamina and durability type races, which are known as Endurance races and could be called cross-country running or marathons. Probably the Arabian Horse World Championship is a beauty pageant with the most serious participations and attracts interest in many countries besides Turkey. In 1933 in the Arabian Horse Beauty Pageant held in France there were also participations of both male and female category Arabian horses from Turkey and our horses left the pageant winning the first prize.

Two Arabian horses from the Sultansuyu stud farms of Malatya were sent in 1933 to France. The purebreds named SHUVEYME (ŞUVEYME) and SEKLAVİ finished the competition as first. This important horse breeding event was published for weeks in the period’s newspapers, the competition is being organised nowadays too, but there is no participation from Turkey.

HORSE BREEDING IN THE OTTOMAN STATE AND THE COUNCIL FOR FARMS

The Council for Stud Farms (Çiflikat-I Hümayun) was developed in order to provide for the Ottoman Palace’s horse needs. But in time became the name given to all big state farms altogether. The aim was to show the development during the Ottoman Period where the Arabian horse blood was used.

These farms that once were of service to the military and the palace, expanded as far as the empire’s borders. In fact, in the volumes that were found in Yildiz Palace and are part of the

Grand National Assembly of Turkey (TBMM) there are even photographs of the “Padishah farms”.

In the Ottoman State during certain periods decisions were made and applications were performed in order to horse breed, to obtain the horse needs of the military by the people, in contrast to give people good stud horses from time to time for reproduction purposes, to import fillies when the number of horses dropped and to manage and reorganise the stud farms. A sign of the worldwide interest to the Ottoman horses that came from the Arabian horse bloodline is, according to the State archives, the exhibition of about 40-50 Arabian horses in 1893 in the “Ottoman hippodrome” exhibition that took place in Chicago and the fact that documents were located that were about allowing horses from the Cifteler (Çifteler) and Sultansuyu stud farms to participate in 1893 in "Şayd-ı Mâhi" Şöveniğ.

STATE STUD FARMS THAT BREED ARABIAN HORSES IN TURKEY

What is a stud farm (hara)?

Generally, farms that horses are bred are called stud farms (hara).  In stud farms can be found stallions and broodmares. Little horses bred from these are sold to the people. There were various institutions during the Ottoman Empire period in order to meet the military’s need for horses. Afterwards, since these institutions were shut down in 1830 the Cifteler stud farm near Eskisehir and in 1876 the Karacabey Stud farm was established.

Nowadays, our leading stud farms are as below: Çifteler (Eskişehir), Çukurova (Adana), Karacabey (Bursa), Karaköy (Samsun), Konya, Sultansuyu.

Stud farming has a great past in world history. Stud farms were used in the past in Arabia, Ukraine and Turkistan. The first modern stad farm was established in France and from here spread to the rest of the European countries leading to the creation of worldly renowned stud farms. The modern stud farm that worked with scientific methods was established in Aziziye ( Mahmudiye- Eskisehir) in 1913.

But because of the Greek invasion to the Eskisehir area and the beginning of the World War I this stud farm could not show the desired development, while the biggest part of the animals were perished due to migration and suffered losses when it comes to stud horses. With the end of war of independence went into action once again and formed the foundation of the Turkish stud farming.

Later, the first modern stud farm of the Republic of Turkey was founded in Karacabey. The workings of this stud farm have been beneficial when it comes to the establishment of other stud farms. While here the breeding of horses, cattle and sheep based on scientific studies took place, at the same time fields and pasturelands were improved by using scientific methods. Nowadays, the Arabian horses that are bred in state stud farms have all essential characteristics of an ideal animal, such as speed, endurance, grace and nobility.

The merinos sheep bred in Karacabey stud farm is the sheep breed bred when it comes to its web, meat and milk. At the present time Karacabey being the leader, Çifteler, Karaköy, Sultansuyu, Çukurova, Konya and Altındere stud farms are established. The state stud farms that were established according to law numbered 867, are breeding foundations with the use of scientific methods and revolving funds.

THE SULTAN RACE FOR THE PADISHAH IN IZMIR

As known the first organized horse races in our country took place in Izmir. During these races, that were organised by the Smyrna Racing Club established in 1856 the only horse breed used is the “Thoroughbred” as called in literature which were the English horses.

The padishah of the period Sultan Abdulaziz han 1863 during his visit to Izmir following his visit to Egypt came to Kızıl Çullu area, Şirinyer as called nowadays and was stanned by the horse race he watched.

The reason for Arabian horses not being used in the races in Izmir and because of the amount of the reward many Arabian horses came to Izmir from abroad and the present race was run for years like this in Izmir.

As you may have noticed there two very important facts here:

  • The Sultan Race is the first Derby Race only for Arabian horses that is organised in our country!

This race run for the Padishah is as valuable as the Ghazi/ Gazi (Veteran) Race.

  • The Sultan Race is the first international race to take place in our country..

It is documented that foreign horses that came from France, England and Greece ran at this race. For a while the Board of High Commissioners, which is the racing authority in Turkey and the annual Horse Race Organisation Committee and the Jockey Club of Turkey do not include this important above mentioned race in their programmes and probably this important event of historical importance is being ignored..

VELIAHT’S COMING TO OUR COUNTRY "BABA SA’D"

MUSTAFA KEMAL ATATURK’S GIFT TO TURKISH HORSE BREEDING..

It is May of 1932. He is sitting at the pergola in Dolmabahçe Palace. Mustafa Kemal Atatürk is quite thoughtful. His blue eyes are shining again.. While taking one last sip from his morning coffee, he leaves the foreign newspaper from his hand on the table, brushes his blonde hair that remind a lion’s mane backwards and calls his assistant Salih Bozok Bey: Salih come my boy, find this horse for me!..

A committee should be formed, and this horse must be brought to our country by any mean. Let us lay the foundation of our horse breeding again with this horse! The committee our great leader ordered was formed at the shortest notice, and the committee formed by Nurettin Aral, Selahattin Batu and Ihsan Aksun started research in Syria and Iraq..

2 YEAR RESEARCH…

As a result of the cooperation of even the most famous horse acrobats of the period in 1934 in February this old racing champion horse was found working as a pack animal in a mine in Iraq…

The lady owner of this horse, in order to punish this purebred because of its loss in the last race in Bombay, was pulled out of the races and put to work in the mine.

After meetings with the owner of this champion purebred Arabian horse known as VELIAHT during the race years, with the condition of not running in races and after solving numerous problems was bought and brought to our country, offered services to Turkish Arabian horse breeding for years and was of great benefit offering blood line for many champion purebred horses.

CAMPION’S STUD FARM LIFE

Born in 1928 and named SA’D in our country’s stud farm..;

His mother; Ümü kümeyletül Sa’de / His father; Ebu Küheyletül.

This purebred brought to our country in 1934 gave 147 little horses until 1950, most of which became champions and gave to our country’s horse breeding new generations.

During the period he ran races,  this purebred Arabian horse, ran tempo races in the front not giving any chance of winning to its competitors was  outdistanced only once!

It is a great race horse, which according to the research we held during the last race it participated in Bombay lost to its competitor in the photo due to the jockey’s mistake.

The purebreds called Kafkaslı and Turbo, which have gained great successes during recent times come also from the gens of Veliaht, as known as Baba Sa’d.

Researcher/ Writer

Hakan Demirci

Pin It